Çocuk ve ergenlerin ruhsal sıkıntılarının tanı, belirti, seyir ve tedavileri erişkinlere göre farklılıklar gösterir.
Çocuk, ergen ve gençlere yapılan yatırım erişkinlere göre çok daha verimlidir. Çocuk ve ergenlere erken ve zamanında müdahale etmekle onların yıllarca mutsuz kalmasını ve ruhsal kırılma noktalarının yıllarca yaşamlarında kötü izler bırakmasını önleyebiliriz. Burada birinci sorumluluk ebeveynlerde, sonra terapistlerdedir. Ruhsal açıdan sağlıklı nesillerin temelleri çocukluk ve ergenlikte atılır.
Çocuk terapilerinde çocukla iletişimin temeli oyundur. Sözel iletişim, yaşam tecrübeleri, kişiler arası ilişki kalıpları ve ruhsal yapıları nedeniyle ergenlerdeki terapiler erişkinlere göre farklılıklar gösterir. Çocuk ve ergenin ruhsal gelişim ve düşünce yapılarını kavramadan yapılacak terapiler başarısızlığa mahkumdur.
Aile içi ilişki ve dinamikler çocuk ve ergenin psikopatolojisinde ve tedavisinde birincil faktör olarak rol oynar. Okul aile işbirliği de kesinlikle terapötik süreçte değerlendirilmelidir. Aile görüşmeleri gerek bilgilendirme, gerekse tedavinin seyrini izleme açısından çok önemlidir.
Terapi ve tedavi sürecinde çocuk ve ergenlerin herhangi bir ruhsal bozukluk tanısı almadan da bireysel, ailesel yada toplumsal sorunlar yaşayabilecekleri unutulmamalıdır. Buradaki temel sorun gelişim döneminin olağan çatışmalarından kaynaklanır. Çocuk ve ergenin bedensel, zihinsel, akademik, sosyal durumu ve pozisyonu göz önüne alınmalıdır.
Genel görüş olarak yaşamın ikinci on yılını kapsayan ergenlik dönemi erken ergenlik(10-13 yaş), orta ergenlik (14-17 yaş) ve geç ergenlik (18-20 yaş) olarak sınıflandırılır.
Terapist bu on yıllık ergenlik döneminin bir birleşik dönem olmadığını, bir ergende herhangi bir döneme uygun sayılabilecek bir davranışın bir başkasında psikopatoloji göstergesi olabileceğini unutmamalıdır. Ergenlik döneminin her aşaması bireysel farklılıklar gösterip daha uzun, kısa veya birbirine geçişli olabileceği gibi cinsiyet farklılıkları da önemli özellik ve farklar yaratmaktadır.
Ergenlik döneminde meydana gelen ruhsal ve fiziksel değişim ve gelişimler çocukluktan başka yaşamın hiçbir döneminde bu kadar hızlı ve dramatik olmamaktadır.
Puberte, hızlı büyüme, boy ve kilo artışı, vücut biçiminde değişimler, üreme organlarının gelişmesi, erkeklerde yüzde ve vücutta kıllanma, kızlarda göğüslerin büyümesi gibi sekonder cinsiyet karakterlerinin gelişmesiyle başlar. Eşsiz bir duygusal değişim ve gelişim, ataklık, gözdağı, çekingenlik, meydan okuma gibi dengeli veya dengesiz davranışlarla ruhsal fırtınalar yaşanır. Hızla büyüyen ve gelişen vücudunu ergen kendi bile tanıyamaz. Zihinler yavaş yavaş erişkin düşünce yapısına döner. Aile ve sosyal çevresince ergenden beklentiler artmıştır. Büyüyen beklentileri başarma gücünü kendinde hisseden ergen kendisine bazen yetişkin, bazen çocuk gibi davranan ebeveyn ve yetişkin davranışları arasında bocalar. İçindeki ve çevredeki her şeyin hızla değiştiği ergen aile ve toplumun istek ve beklentileriyle bir denge kurmak zorundadır. Büyük bir heyecan, dünyaya açılma, yeni araç, beceri ve duyguların edinim ve gelişim zamanı olan ergenlik ergen için aynı zamanda bir tehdit unsurudur.
Ergenlerdeki bu hızlı biyolojik, psikolojik ve sosyal değişim, psikopatoloji oranlarını ciddi düzeyde arttırmaktadır. Bir çok zararlı ve kötü alışkanlığın bu dönemde kazanılması çok kolaydır.
Buradaki en güzel şey ergene yapılacak müdahalenin çocuk ve yetişkinlere göre çok daha hızlı ve etkili olabilmesidir. Sorunlar kronikleşmeden, kalıcı kimlik problemlerine yol açmadan verilecek destek sağlıklı, dengeli nesiller yetiştirmenin en basit ve etkili yoludur.
Ergen terapisinde terapist, hastaya saygı duyarak, patronluk taslamadan, o dönemin kaygı, tasa, acı, neşe ve heyecanlarını hatırlayarak yaklaşmalıdır. Mizah yeteneği gelişmiş, esnek bir terapist ergenlerle her zaman daha iyi iletişim kurar. İyi bir terapist ihtiyaca göre ergene zaman zaman ebeveyni gibi, zaman zaman arkadaşı gibi, zaman zamansa tarafsız bir profesyonel olarak yaklaşabilmelidir.
Ergende çalkantıların sebebi olan değişim ve yeni kavramlar:
1.Pubertal Değişimler: Hormonal aktivasyon, karşı cinse ilgi, cinsel keşifler ve saldırganlık dürtülerini tetiklemektedir.
2.Bilişsel Değişimler: Somuttan soyutlamalarla başetmeye izin veren zihinsel gelişmeler, geleceği planlama, daha önce sorgulanmayan tutum, davranış, inanç ve değer yargılarını düşünme ve sorgulama istek ve yetisini ortaya çıkarmaktadır.
3. Kimlik oluşturma: Ergenler ebeveynlerinin empoze ettikleriyle kendi yetenek, zevk, tercih, inanç ve tutumları arasında bağımsız bir kimlik geliştirme çabası içindedirler.Bu dönemde genellikle ebeveynlere muhalif bir tutum sergileyip onların isteklerini reddederler.
4.Yeni Akran Davranış ve Ortamları: Karşı cins ve yeni akran gruplarını kullanarak sosyalleşirken grup içinde güven, güvensizlik, gruba kabul edilme, reddedilme, sevilme, sevilmeme, liderlik gibi çelişki ve korkuları yaşarlar.
5. Cinsellik: Günlük fonksiyon ve dikkatlerini ciddi şekilde etkileyen cinsellik ergenlerin en önemli sorunlarındandır. Pubertal gelişimi akranlarına oranla zamansız olan gençler için daha sıkıntılı olabilmektedir.
6. Okul ve Başarı Baskıları: İlk okuldaki gibi tek bir öğretmenle değil farklı bir çok öğretmenle daha fazla akademik stres getiren orta okul, lise ve üniversite dönemi ders dışı spor, sosyal aktivitelerdeki üstünlük kurma çabalarıyla da birleşerek stresi artırmaktadır.
7.Aile İlişkileri: Ev içinde mahremiyet isteği (odasına girilmemesi, eşyalarının karıştırılmaması gibi, aile üyeleri yerine akranlarla beraber olma isteği) bu dönemin özelliklerindendir. Duygu ve düşüncelerini ebeveynleriyle paylaşmak istemezler. Bu çatışmanın davranışsal otonomi ve duygusal bağımsızlık geliştirmeye yönelik pozitif olarak değerlendirilmesi çok önemlidir.
Ergenlerdeki Psikopatolojik Karakteristikler şunlardır:
Risk alma: Ergenlerin beceri, yetenek ve sosyal ortamların sınırlarını keşfetmeye yönelik risk alma davranışları iyi dengelenmelidir. Aşırı baskılama silik karakter özellikleri geliştirebilir. Ebeveyn olarak şu mesaj verilmelidir. Risk, risktir ve olasılık kesinlik değildir.
Kimlik Krizleri: Kişinin kim olduğu ve gelecekte nasıl olmayı umduğu kavranmalıdır. Ergen esnek olmalı, yeri geldiğinde geri adım atabilmeli, kendi durumunu dürüstlük ve doğrulukla değerlendirebilmelidir.
İntihar ve Kendine Zarar Verme: Ergenlerde intihar ölüm nedenleri arasında üçüncü sıradadır. İntihar ergenler tarafından ebeveynlerini ve romantik partnerlerini tehdit yada cezalandırma unsuru olarak kullanılmaktadır.
Çocuk ve ergenin ruhsal değerlendirmesi şu aşamalarda yapılır:
Kişi; çocukluk ve ergenlik döneminde yeterince iyi desteklendiğinde, özgüven dolu, varoluşunu yaşayabilir ve onun için mutlu bir yaşamın kapıları açılır. Oysa anlamlandıramadığı tutumlara maruz kaldığı, tolere edemeyeceği incinmeler yaşadığında, yeterli destek de verilmemişse, sürekli kendini var etme çabasında, yaşamak yerine korunmaya çalışarak, bir çok ruhsal, zihinsel ve bedensel sorunun pençesinde, hayatı aslında hiç yaşamadan geçirir.
Bir insanın yaşaması yada yaşamaması kadar hayati öncelik ve öneme sahip olduğu için, bu yüzden çocukluk ve ergenlikte temellerin sağlam atılması çok önemli.
Biz, Antalya’da bu amaçla, profesyonel ve bilinçli bir ekiple; her insanın , kendisi ve diğeriyle ilişkisi ve her ‘an’ının değerinin sağlam temellere yerleştirilmesi üzere ruhsal eğitimlerden başlayarak terapi ve tedavi çalışmalarını yürütmekteyiz.