Aile terapisi günümüzün yükselen trendlerinden olup, aile terapisi ihtiyacı ve aile terapisine başvuru giderek artmaktadır.
Aile anne, baba ve çocuklardan oluşan en küçük toplumsal birim olarak tanımlanır. Anne, baba ve çocuklardan oluşan birime, eşlerin anne babalarının, damatlar, gelinler ve torunların da katıldığı, ailenin birçok ferdini de kapsayan aileler ise geniş aile olarak adlandırılır.
Geleneksel, muhafazakâr, içe kapalı, tarıma dayalı toplumlarda sıklıkla rastlanan geniş aile yapısı, günümüzde şehirleşme ve sanayileşmenin artmasıyla yalın olarak anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile yapısına dönmektedir.
Tarihsel süreç boyunca on binlerce yıllık insanlık yaşamında tek bir erkekle kadın arasında kurulan monogamik evlilikler görülebildiği gibi bir erkeğin birden çok kadınla veya bir kadının birden fazla erkekle oluşturduğu poligamik evliliklerde görülmüştür.
Yine binlerce yıllık tarihte akrabalığın erkek soyundan geldiği, mülkiyet ve mutlak otoritenin babada olduğu ataerkil aile yapıları veya mülkiyet ve otoriteyi annenin en büyük erkek kardeşinin kullandığı, akrabalığın kadın soyundan geldiği anaerkil aile yapıları da yaşanmıştır. Günümüzde bu yapıların saf haliyle korunduğu ve kısmen yumuşatılmış halleri de görülmektedir.
Ailenin çocuğa yaklaşımına göre yapılan bir sınıflandırmada ise; Aşırı kural ve güce dayalı ilişkilerin olduğu, sevginin ve hoşgörünün az, sertliğin hakim olduğu sert aile, herkesin istediği biçimde yaşamasına izin verilen, kurallar ve denetimin olmadığı gevşek aile, kuralların nedensellikleriyle açıklandığı, kurallara karşı tepki ve savunmaların dinlenip, değerlendirildiği, bağımsız davranışların desteklenerek kişisel gelişimin arttırılabildiği, sıcak bir ilişki ve denetimin uygulandığı demokratik aile yapıları tanımlanmıştır.
Çocuğun yetiştiği aile ortamı çocuğun tüm hayatına yön vermekte, onun kişilik özelliklerini oluşturmaktadır.
Tedirgin, özgüveni eksik, ürkek, sorumluluk almayan, alamayan, uyumlu ama içine kapanık, başkalarına bağımlı, diğer insanlarla iletişimi zayıf, otorite hayranı bireyler sert aile yapılarında yetişmiş çocuklarda görülürken, zorluklara gelemeyen, kolaycı, kural tanımaz, sürekli ilgi isteyen, ilgiyi üzerine çekmek için abartılı davranışlarda bulunan, güven ve bağlanma sorunu yaşayan bireyler sıklıkla gevşek aile yapılarında ortaya çıkmaktadır.
Sağlıklı bir ruh yapısına sahip, alıcı ve verici olabilen, özgüveni tam, çevresiyle sıcak ve düzeyli ilişkiler kuran, atılgan, bağımsız, becerikli ve gerçekçi bireyler demokratik aile yapılarından beslenmektedir.
Bu nedenlerle ki; huzurlu, mutlu, bağımsız, sağlıklı gelişimci bir toplumun çekirdeği ailedir. Bu sebeple tüm gelişmiş ülkelerde aile düzen ve işleyişleri anayasal taahhütler altına alınmıştır. Ülkemizde de anayasamızın 41. maddesinde devlet ailenin huzur ve refahı ile ananın ve çocukların korunması, aile planlamasının öğretim ve uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar denilerek anayasal teminat sağlanmıştır.
Bir başka açıdan tanımlarsak, beslenme, barınma, bakım gibi organik ve fizyolojik gereksinimlerin temel karşılanma noktası olan aile, duygusal ve psikolojik gelişim, sağlıklı zekâ gelişimi, kültürel ve etik değerleri kazanma, sevgi ihtiyacının doyurulması gibi temel ruhsal gereksinim ve temellerin atıldığı bireyin ve toplumun fonksiyonlarında birincil öğeyi oluşturan en küçük yapı taşıdır.
Aile ortamı ve aile üyeleri arasındaki ilişkiler bireyin psikososyal yönden etkileşime uğradığı ilk ve en önemli yerdir. Bu ilk etkileşim, erişkinlikteki kimlik ve kişilik gelişimini, sosyal beceri, ruhsal ve toplumsal uyum yeteneklerimizi sağlamaktadır.
Aileyi yaşayan bir organizma olarak görebiliriz. Nasıl herhangi bir organımızın çalışmasındaki bozukluk veya hastalık vücuttaki diğer organ ve sistemleri de etkileyebilmekte ise aile içindeki bireyler de birbirlerinden olumlu ya da olumsuz etkilenmektedirler.
Sağlıklı bir aile yapısı için ailede bazı kuralların olması, bireylerin bu kurallara uyması, gerekli rolleri üstlenebilmeleri ve yetkilerini birbirleriyle paylaşabilmeleri gerekmektedir. Kuralların aşırı katı ve çok yumuşaklıktan öte yeteri esneklikte olması ve uygulanabilirliği önemlidir.
Türk aile yapısında akraba ve arkadaş çevresinin de aile fonksiyonlarında önemli rolleri görülmektedir. Telafisi imkânsız noktalara gelmemek için bu konuda aile bireylerinin rol ve yetkilerinin tam kullanılması, kurallara titizlikle uyulması, sıcak ve etkili bir iletişim mühimdir.
Aile içinde bir bireyin, diğer bir bireyin davranışını değiştirme gücü, etkisi ve yetkisi vardır. Geleneksel olarak bu yetki yaş ve maddi olanaklara göre artmakla birlikte, bu denge çok iyi kurulmalı ve çatışmaya sürüklenmeden olumlu yönde kullanılmalıdır.
Ruhsal yönden sağlıklı işleyen bir ailede aileyi oluşturan bireylerin, aile adına alınan kararlara ortak katılımı ve katkısı önemlidir. Bu durum herkesin ihtiyaç ve isteklerine saygı gösterilerek karşılıklı güven ortamını desteklemektedir.
Aile bireylerinin duygu, düşünce, istek ve ihtiyaçlarını rahat ve özgürce ifade edebildikleri bir aile ortamı ailenin işlevselliğinde temel faktörlerdendir. Duygu ve düşüncelerin dillendirilmeyip, içine atıldığı bireylerde depresyon, kaygı, panik bozukluk gibi rahatsızlıklar, suçluluk, alınganlık, düşmanlık, umursamazlık gibi hisler sıklıkla görülmektedir. Tersi durumlarda ise karşılıklı anlayış ve iyi niyet gelişmekte, herkes hayata pozitif bakabilmekte, samimiyet ve sevgi duygularıyla gelecekten umut ve güven duymaktadırlar.
Aile içi iletişim tüm bu nedenlerle en önemli faktör ve sorunların temel kaynağıdır. Her türlü faktör ve sorunların temel kaynağıdır. Her türlü söz, jest, mimikler iletişimi etkilemektedir. Hiç iletişimin olmaması, hiç konuşmamak bile aslında bir iletişimdir.
Bu iletişimin kurulması, olumlu yönde kullanılması ve bu sayede sağlıklı, huzurlu ve mutlu kişiliklere ulaşılması biz aile terapistlerinin ve aile terapisinin görevidir.
Aşağıdaki durumlar söz konusuysa gecikmeden bir aile terapistine baş vurmalı, aile terapisi almalısınız.
Aile içinde;
İletişim bozulmuş demektir. Aile üyeleri birbirlerinden aldıkları bu mesajlarla kendilerini değersiz, güvensiz, sevilmeyen, beğenilmeyen olarak algılarlar. Bu da biyopsikososyal bir varlık olan insanın dengelerini bozar. Dengeleri bozulan bireyler fonksiyonel aile yapısını çatlatarak, sağlıklı aile yapılarından oluşacak sağlıklı toplumun temellerini dinamitlemiş olurlar.
Bu noktada ailelerin aile terapisi görme zamanları gelmiştir.
Antalya’da bireysel ve kurumsal bazda mutlu birey, mutlu aile, mutlu toplum ilkesiyle, eğitimli ve bilinçli kadromuzla, ruhsal sağlık ve mutluluğa el ele yürüme yolunda tüm bilgi birikimimizi sizlerle paylaşma arzusundayız.
Ana hedefimiz, rol dağılımı ve yetki paylaşımının ortak ve uyumlu olduğu, ortak alınan kararlarda kurallarına sonuna kadar bağlı, birbirlerinin hak ve hukukuna saygılı, anlayış ve hoşgörünün sonuna kadar işlediği, bireyin kendini huzur, mutluluk ve güven içinde hissettiği fonksiyonel aile yapısının temellerinin ve karşılıklı iletişim ve etkileşim metotlarının öğretilmesi, benimsetilmesi, yapılan yanlış yaklaşımların gösterilmesi ve düzeltilmesine yönelik psikolojik yardımda bulunmaktır.
Aile terapisinde ilk görüşmede terapist ile aile arasında denemeye açık terapötik bir ilişkinin kurulması çok önemlidir. Aile Terapisti aile bireylerinin güven ve takdirini sağlayarak, ailenin dinamiklerine yönelik çözümleyici hipotezlerini oluşturup, problemin tanımında aileyle ortak fikir birliğine vararak çözüm yollarını ve terapinin çerçevesini aile bireylerine sunar. Bireyler dinlenildiklerini ve anlaşıldıklarını hissettiklerinde terapiste güven beslemeye başlar ve çözüm çerçevesine müdahil olurlar.
Oturumların süresi, sıklığı ve yaklaşık kaç oturum yapılacağı ilk görüşmede planlanır.
Aile terapilerinde, bireysel terapilerdeki ortalama 45 dakikalık seanslardan farklı genelde bir saatlik seanslar uygulanmaktadır. Zaman ve ekonomik sınırlar, terapinin hedefleri ve çerçevesi süre konusunda kısıtlamalar getirebilir.
Her terapi çerçevesi ve müdahale planı vakaya özgü ve tektir. Psikoterapide kalıplaşmış şablonlar hiçbir zaman uygulanamaz.
Tedavinin planlanması hem aile terapistinin, hem de aile üyelerinin işbirliği ve ortak kararlarıyla oluşturulmalıdır.
Cinsiyetler arası savaş, erkek ve kadın yapılarının farklılıkları, etnik köken, kültürel farklar ve yaşam döngüsü terapide ciddiye alınması gereken özelliklerdir. Örneğin; çatışma kadınlar tarafından iletişime bir tehdit olarak algılanırken, erkekler için statüyü belirleme yolu olabilmektedir. İlişkileri koparmak istemeyen bir kadın duygularını ifade etmekten kaçınırken, erkekler bir tartışmayı mantıkla kontrol etmek yerine öfkeyle iletişimi koparmaya daha meyilli olmaktadırlar.
Erkek olumsuz bir iletişime aniden gerginleşip, duygusal olarak kendini kapatıp, geri çekerek cevap verirken, kadın bu geri çekilmeyi sevgisizlik, ilgisizlik olarak algılayabilmektedir.
Geleneksel cinsiyet rollerinden kaynaklanan güç farklılıkları da aile iletişiminde rol oynamaktadır. Alt pozisyonda hisseden kadınlar ağlama, hüzünlenme ya da aşırı iyi davranma, iltifat gibi yumuşatma stratejileri gösterirken, erkekler mantık ve güç yoluyla ikna yoluna gitmektedirler.
Sonuçta aile dinamiklerinde rol oynayan cinsiyet rolleri de aile terapisi sürecinde dikkate alınmalıdır.
Aile, içinde bulunduğu toplumun, etnik ve kültürel sistemin küçük, minyatür bir örneğidir. Hiçbir aile toplumdan soyutlanarak kendi başına otonom bir birim olarak ele alınmamalıdır. Yakınlık, sevgi, uzaklık, incinme, acı, saygı, bağlılık, çocuk gibi kavramlar farklı aileler için farklı anlamlar taşıyabilir.
Aile Terapisti ailenin kültürel özelliklerini iyi anlamadan bu tür kavramlar hakkında yorum ve kararlara hemen varmamalıdır.
Terapist her şeyi bilen ve aile üyelerine mutlak olarak neler yapmaları gerektiğini söyleyen bir otorite konumunda değildir ve olmamalıdır. Terapistin bu nötr olma konumu ailenin problemleriyle ilgili konulara girme kapısını açar ve bu sayede yeni anlamlar ve öyküler ortaya çıkar.
İyi bir aile terapisti, terapi sürecinde;
Aile terapilerinde ebeveynler, çocuklar ve aile büyükleri arasındaki terapötik sınır çok iyi konmalı ve karşı tarafa iyi anlatılmalıdır. Çoğu zaman aile tarafından bir günah keçisi sorun olarak tanımlanmakta, alttaki ana patoloji bilinçli ya da bilinçsiz göz ardı edilebilmektedir. Ana sorunu ortaya koyacak Terapotik sınır aile ve terapist tarafından karşılıklı anlaşarak çizilmelidir. Aile bu sınırlarla çalışmayı kabul eder, değişim için gerekli sorumluluğu üstlenir ve temel gerçekle yüzleşmeyi göze alabilirse terapide istenen ilerleme sağlanır.
İyi bir aile terapisti şu özellikleri taşımalıdır:
Bir aile terapisti olarak ailelere ve üyelerine saygı duyarak, dürüstçe ve açık yürekle problemi çözmek için elimizden gelenin en iyisini yapmak temel misyonumuzdur.Antalya Psikiyatri,Psikoterapi ve Aile Danışma Merkezi olarak bu amaçla hizmet vermekteyiz.
Aile Terapisi Antalya.
Antalya Aile Terapisi, Antalya Terapi Merkezi, Muratpaşa/ANTALYA.